Kadim kültürümüze şöyle dönüp baktığımızda aslında bugünün neredeyse her çıkmazına verdiği anlamlı bir cevabının olduğunu görürüz. Zahiren her açıdan gelişen dünyanın hesaplayamadığı, onu ayakta tutan bir batını ve özünün olduğu gerçeğidir. Maddeye manadan daha çok yatırım yapıldığı, manevi arayışların en doruk seviyelerde hissedildiği günümüz insanının ihtiyaçlarına hangi teknolojik gelişme bir merhem olabilir? Anlık ve dönemlik maddi hangi haz, ilanihaye bir mutluluk peyda edebilir? Rad suresinde geçen "Kalpler ancak Allah'ı anarak huzur bulur." ayeti mucibince daha iyi bir Müslüman, daha iyi bir kul olabilme saikiyle çıkılan bir yolda insanın bu anlam arayışına kim koşup yetişebilir? Kültürümüzü inşa eden, asırlarca bu düsturu ilke edinmiş, öğrenen, öğreten gönül dünyasının erlerini tekrar hayatımıza sokarak bu boşluğu bir nebze olsun doldurmak mümkün olacaktır. Yunus Emremizin Dövene elsiz gerek, Sövene dilsiz gerek, Derviş gönülsüz gerek, Sen derviş olamazsın. dörtlüğünü tekrar hayatımıza adapte ettiğimizde düşmanlıklarımız, kinimiz, öfkemiz, isyanımız ortadan kalkacak. İşte tam da bu noktada bu ihtiyaca binaen hareket eden, kitapları milyonlara ulaşmış, her yaşa hitap edebilen Mecit Ömür Öztürk aslında bize unuttuğumuz hakikatleri selis üslubuyla tekrar hatırlatıyor. Ayet ve hadislerden yola çıkarak Yunus'a, Mevlana'ya, Cemil Meriç'e vardırıyor sözü. Müslüman bir bireyin inşa sergüzeştini, yaşanan değil, yaşanması gereken Müslüman ahlakını adeta bir ders kitabı gibi temel konu başlıklarıyla samimi ve çok net bir şekilde izah ediyor. Kalplere inşirah, sadırlara şifa, eyleme dönebilen içeriğiyle "depresyon" çağımızın tüm insanlarına İslam'ı, iyiyi, güzeli, huzuru salık veriyor.