İslam'ın Güleryüzü kitabını, farklı ve ilginç kılan şey, batılı bir hanımefendinin Orta Doğu'dan çıkan bir dini tercih etmesidir. Hiç kuşkusuz kitabı daha ilginç kılan şey ise, bu dine batıdan bakan bir kimsenin bu dinin evrensel olduğunu görebilmesidir. Eva de Vitray Meyerovitch, Katolik bir ailede büyür; ama kafasındaki sorulara bu oluşum içerisinde cevap alamayıp manevi bir arayışa yönelir. Mühtedi bir âlimin dilinden, dünyaya yeniden gözlerini açmışçasına saf ve berrak olan nazarından bu arayışın samimi öyküsünü dinlemek, İslam'ı ve tasavvufu, bu perspektiften anlamak, hayli dikkate değer ve önemlidir; çünkü yeni doğmuş bir bebeğin meraklı gözlerinden dünyayı tanımak ve görmek gibidir bu. Kitap, Eva Vitray Hanım'ın, dinler tarihini, tasavvufu, aynı zamanda Hz. Mevlâna ve Muhammed İkbal'in görüş ve düşüncelerini anlatması, onların şiirlerinden bazı bölümleri aktarması bakımından da geniş bir muhtevaya sahiptir ve bu iki bilgenin fikir dünyasına giriş mahiyetindedir.