Nefs muhasebesine, kendi kendini tartıp yaptığı işi Allah için mi yoksa başka saiklerle mi yaptığına oldukça önem verdiği için "Muhâsibî" künyesi ile anılan yazarın bu eseri, öncelikle döneminde uyguladığı soru-cevap tarzındaki öğretici ve samimi metoduyla dikkat çeker. Bu metot, satırların okura daha net ve öz aktarılmasında çok önemli bir etken. Tasavvuf ve erken dönem tasavvufu, tasavvuf anlayışının zühd döneminden başlayarak anlatılması dendiği vakit akla gelen ilk isimlerden olan Hâris el-Muhâsibî, Kuşeyrî ve Hücvirî gibi önemli mutasavvıfların eserlerinde ve tabakatlarında, Ferîdüddin Attâr'ın ise tezkiresinde bahsettikleri, döneminin kutbu addedilmiş büyük bir sufidir. Bu nedenle yazdığı her satır, düşüncesini ve metodunu üzerine bina ettiği "muhasebe" ve "hal" kavramlarının ayrıntılı bir şekilde açıklanmasından oluşur ve üslubuyla okurun gönlünde kendine çekidüzen vermeye dair derin bir istek ve tat bırakır.